Düz dünya iddiası, besmeleyle kurban kesimi, depresyon ve psikiyatri... Bu hafta Açık Bilinç'te, Türkiye'de ve dünyada yayımlanmış son bilimsel ve "bilimsel" haberler arasında kısa bir gezinti yaptık.
Berbat bir Türkçe'yle yazılmış, içeriği ve görselleri http://theflatearthsociety.org 'dan kopyalanmış olan bu yazı, tartışmaya değmeyecek kadar boş. Öte yandan, "Düz Dünya" türü saçmalıkların niçin öne çıkartılmaya çalıştığı ve belli bir okur kitlesine niye cazip geldiği, dikkate değer.
ABD'de köktendinci Hristiyan grupların desteklediği "Düz Dünya Derneği" yıllardır içi boş, teori denemeyecek komplo iddiaları üretir, yayımlar. "Düz Dünya"cıların çok önem verdiği bir başka konu, evrim kuramı karşıtlığı ve “Akıllı Tasarım” adını verdikleri, aynı temelsizlikteki iddiadır.
İlginç olan şu: “Düz Dünya” ve “Akıllı Tasarım” iddiaları arasında, astronomiyle biyolojiyi buluşturan ortak bir nokta var: İkisi de dünya ve insanı evrenin merkezine koyuyor.
Oysa çağdaş bilim sayesinde biliyoruz ki,dünyamız dev bir evrende, milyonlarca gök cisimi arasında minik bir "soluk mavi nokta". Ve yine çağdaş bilim sayesinde biliyoruz ki, biz insanlar milyonlarca canlı türü arasında, hepsiyle ortak noktaları olan bir canlı türüyüz.
“Düz Dünya” ve “Akıllı Tasarım” iddiaları, dini metinlere atıfla, dünyanın evrenin merkezi, insanın da canlılar aleminin hükümdarı olmak üzere yaratıldığını savunurlar.
Çağdaş dünyada çok zaman önce hesaplaşılmış, şimdilerde artık gülünüp geçilen bu tür içi boş iddiaların Türkiye’de sürekli gündeme getirilmesi, hatta müfredata sokulması, vahim bir durum arz ediyor.
***
İkinci konumuz, Harran Üniversitesi'nden bir iddia: "Bilim ispatladı: Besmele ile kesilen hayvanlar acı çekmiyor."
Ortada bir makale yok, dolayısıyla haber üzerinden gitmek zorundayım. Bu çalışmada "kontrol koşulu" sağlanmamış gibi görünüyor. Eğer öyleyse, sonuç geçersiz.
Deneysel çalışmaların olmazsa olmazı, "kontrol koşulu"nun sağlanmasıdır. Başka türlü, pek çok olası neden içinde hangi nedenin bizi hangi sonuca ulaştırdığını anlayamayız.
Bir örnek vereyim: Ocağın üzerine bir kapta su koyun, altını açın, ve bir yandan "su kaynatma duası" okuyun. Suyun kaynamasının nedeni nedir?
Suyun kaynamasını ettiğiniz duaya bağlamak istiyorsanız, kontrol koşulu olarak aynı kap, su, ve ocakla, bu süreci bu kez dua etmeden tekrarlamalısınız.
Eş koşullarda su duayla kaynayıp duasız kaynamıyorsa, kaynama nedenini izole ederek saptadınız demektir. Bu, dünya çapında bir keşif olurdu.
Ama suyun kaynama nedeninin ısı değişikliği olduğunu biliyoruz. Yanında dua da etseniz, şarkı da söyleseniz, sessiz de dursanız su yine kaynar.
Harran Üniversitesi çalışmasında benzer bir hata var. Kesim sırasında hayvanlarda beta endorfin hormonu artışı görülmesi doğal. Bunun besmeleyle bir ilgisi olduğu çok şüpheli. Çalışmadan da bu sonuç çıkmıyor.
Endorfin artışının asıl sebebinin besmele olduğunu göstermek için, bir kontrol grubu olmalı. Bu sağlanmadan, yapılana bilimsel çalışma denemez.
Yani bu çalışmayı ancak aynı koşullarda ama besmelesiz kesilen aynı sayıda hayvanda endorfin artışının olmaması bilimsel hale getirir. (Her halukarda, endorfin seviyesinin yükselmesi, kurbanlık hayvanların hiç acı çekmiyor olduğunu göstermiyor!)
Harran Üniversitesi profesörleri çalışmayı kontrol koşulunu sağlayarak yaptılarsa, zaten yakında yayımlarlar, sonuçları dünya çapında yankı bulur, kendilerini kutlarız. Ama aksi takdirde, yani bu kadar temel bir kontrol koşuluna bile bakmamışlarsa, bu sadece bir "yerli ve milli bilim" örneği olur. O da evrensel kıstaslarla bilim sayılmaz. Ancak yüzümüzü kızartır.
***
Aslında burada pek çok ilginç bilimsel olarak soru var. Örneğin, 1970'lerde keşfedilen ve pek çok farklı türü olan endorfin hormonunun işlevi nedir, geniş bir canlılar yelpazesinde niye ve nasıl ortaya çıkmıştır?
"Endogenous morphine" (bedene içsel, üretilmiş morfin) sözcüklerinden türetilen endorfin hormonu gerçekten de ağrı sinyallerini baskılama işlevi görüyor. İnsanlar dahil pek çok canlı bedeninin kendi ürettiği bu doğal ve güçlü ağrı kesici, hamilelik gibi belli fiziksel koşullarda salgılanıyor. Geniş bir literatür, endorfinlerin canlıların hayatta kalmasına yardımcı olan içsel bir mekanizmanın evrimleşmesiyle ortaya çıktığını öne sürüyor.
Konu buraya gelmişken, acı ve ağrı algısıyla ilgili temel bilim felsefesi sorularını Prof. Murat Aydede ile bir makalede ele almaya çalışmıştık.
Bu da, Açık Bilinç arşivinden: Acı duyusu ve algısının beyindeki mekanizmaları,evrimsel kökeni ve doğadaki ortak paydaları.
Ve yine Açık Bilinç arşivinden konuyla alakalı bir tartışma: Bilimsel veriler ışığında "korelasyon mu, nedensellik ilişkisi mi?" sorusu nasıl cevaplanabilir?
Bir de dipnot: Nedensellik konusunda yakın bilim tarihinin en tartışmalı bir olaylarından birisi, Fransız immünolog Jacques Benveniste'nin 1988'de Nature dergisinde yayımlanıp sonra geri çekilen çalışmasıdır. "Suyun Hafızası" iddiasıyla ünlenen Benveniste'nin homeopati deneyini, yakında yayınlanacak olan Alternatif Tıp serimizde Dr. Işıl Arıcan anlatacak.
***
Metin Münir'in aynı konudaki diğer yazılarını da buradan okuyabilirsiniz.
Antropolog James Davies'in Psikiyatri hakkında ciddi eleştiriler getirdiği kitabına dayanarak yazdığı 4 yazıda Metin Münir önemli sormakla, birlikte ciddi yanlış iddialarda da bulunuyor.
Depresyon literatürü karmaşık ve zor sorular içeriyor. Hakkıyla ele almak için bu konuya ileride bir bütün program ayıracağız; Türkiye Psikiyatri Derneği başkanı ve Açık Radyo’da Şenol Ayla ile birlikte “Sanat Uzun, İlham Sonsuz” programını hazırlayan Prof. Timuçin Oral konuğumuz olacak.
Son olarak, dünyadan yeni bir bilim haberi verelim. Yağ ve karbohidratlar üzerine 29 Ağustos'ta Lancet dergisinde yayımlanan çok kapsamlı bir epidemiyoloji çalışması: Associations of fats and carbohydrate intake with cardiovascular disease and mortality in 18 countries from five continents (PURE): a prospective cohort study.
Genel olarak karbohidratlar için olumsuz, yağlar için olumlu bulguları olan bu makale, önceki hafta Prof. Hakan Gürvit’le Alzheimer hastalığı çerçevesinde değindiğimiz Akdeniz diyetiyle uyumlu sayılacak sonuçlar içeriyor.
Ama belki daha önemlisi, 18 ülkeden 135binin üzerinde insanı 7 sene izleyerek yapılmış bu çalışmanın, dünya bilimsel araştırma kıstasları açısından oluşturduğu örnek.
***
Yaz bitti (sayılır). Yeni dönemde Açık Bilinç'te hangi konular yer alacak? Yapay Zeka, Tıp, Fizik ve Matematik serileri projelerimiz olduğunu haber vereyim.
Haftaya 5 programlık bir Yapay Zeka serisine başlıyoruz. Yapay Zeka ile müzik, satranç, GO, ve gelecekten konuşacağız. Ardından, Alternatif Tıp serisi gelecek. Konular arasında plasebo, akupunktur, ve homeopati var. Fizik serisi için yeni kurulan Boğazici Fizik Dörtlüsü üyesi Prof. Levent Kurnaz’la ön hazırlık yapıyoruz. Ayrıca bir de Matematik serisi hazırlamayı düşünüyorum.
Yeni program konu ve konuk önerileri için [email protected]'a yazabilirsiniz. Gelen önerileri teşekkür ederek listeye alıyorum.
Haftaya, Türkiye gündemi yine zorla kendini Açık Bilinç’e dahil etmezse, müzik algısının evriminden Yapay Zeka serisine geçiş yaparak, 'robot besteciler'den söz edeceğiz.